Bu yazıyı bir arkadaşıma yazmak istiyorum.
Yıllar önce ilk karşılaşmamızı hatırlıyorum. O zamandan beri hep biraz şaşırarak dinledin beni. Sonradan Marla Singer filan dediniz oldu galiba ama pek benzetemediniz kimseye.
Her konuşmamda ve davranışımda bana olan merakını gözlerinden okurdum. Mutlu olurdum. Çünkü senin gözlerinde görünürdüm; bir anlasan beni olduğum gibi kabul edecektin. Zaten yufka bir yüreğin vardı oldum olası.
Şimdi düşünüyorum da hayatımın en kritik dönemlerinde sen varmışsın. Sonra yıllarca görüşmedik. Galiba yine sen bana bir gerçeği göstermek istemiştin ve ben görmek istemiyordum.
Yıllar sonra yeniden görüşmeye başladık. Ama bu defa ilk günden kartları açtım. Sen zaten hazırdın beni anlamaya ve kabul etmeye. Çok sevdik birbirimizi tanıdıkça. Beni ailene aldın. Artık ben de gerçekleri olduğu gibi kabul etme evresine gelmiştim.
Komiktik. Biz bize yetiyorduk. İnanılmaz eğleniyorduk. Birbirimizi çok seviyorduk. İyi bir gözlemciydin. Tam bir oyuncuydum. Nasıl mutlu olacağımı senden iyi kimse bilemezdi ve yine hayatımın akışına dokundun. Her zaman çok coşkuluydun. Acın derin, öfken kuvvetli, mutluluğun abartılı… Hiçbir duygunun yanından geçip gitmeyi, orada bırakıp yerine koymayı bilemiyordun. Sen beni olduğum gibi kabul ettin ama ben günün sonunda bunu yapamadım. Seni yanılttım. Aslında kırmak istemedim ama kırdım.Başka türlüsünü henüz bilmiyordum. Öyle olmasaydı yine aynı sonuca bağlanacaktı. Benjamin Button’ da anlatılan kader hikayesi gibi. Yine yolumuz başka bir sebepten ayrılacaktı. Hani her anıyı hatırlarken nerden bakmak istersen ona dönüşür ya işte bizim hikayeyi de yazayım çizeyim farklı onlarca alternatif çıkarırım. Biliyorum sen benim gibi değilsin. Senin için tek bir hikaye var. O da kırılmış olman.
Sonra olan oldu işte. Hayatımda ilk defa pişman oldum. Artık hiç bir şey in önemi yoktu. Şimdi yanında olmalıydım, yanına gitmeliydim diye yedim kendimi önce. Sonra belki O’na iyi gelmezdim diye durdum. Böyle hissettiğimde seni gerçekten ne kadar sevdiğimi anladım.
Pişmanlık duygusunu bilen biri değilim. Bu duygu gelince ben çok şaşırdım dostum. Ne biçim şeymiş o.
İlişkimizin böyle olmasına gerek yoktu. Ama olmuştu. Yanında değildim. Bu cümleleri tekrar edip duruyordum. Sen benden razı olduğunu söylesen de , samimiyetine inanıyorum desen de ben ne yaparsam yapayım yetersiz hissediyordum. Artık seni özlemenin anlamı yoktu. Sen yoktun çünkü. Başka biri oldun. Bir dönem kapandı, bir dönem açıldı… Acını düşündüğümde beynim patlayacak gibi oluyordu. Öfkeni okuduğumda bambaşka. Artık oyun yoktu. Gerçek çivi gibi saplandı bütün duyguların üzerine. Tüm ağırlığını koydu.
Bu yazıyı yazma sebebim dostlarınızın kıymetini bilin, pişman olacağınız şeyler yapmayın, sevdiklerinizin yanında olun falan filan değil. Çünkü açıkçası en azından bence o iş öyle değil. Hayatta iyi, kötü,yanlış,doğru diye bir şey de yok. Siz ne zannederseniz hayat o oluverir.Anlardan ibaret bir akış, seyrüsefer., Sevin tabii o akışı ama her şeyin geçici olduğunu da büyük harflerle bir yere yazın ve bir an önce kabullenin dilerim.Öyle çok sahiplenmelere gerek yok.Özlem ne güzel ancak ne zor bir duyguymuş. Ben bunu yazmak istedim; özlemi…