1911-1918 arasında Trablusgarp, Balkan Savaşları ve 1914 yılında başlayan birinci dünya savaşı 7 yıl boyunca devam ede gelmiş bu savaşlar Osmanlı Devleti’ni paramparça etmişti. Bu savaşlar sürecinde devlet, milyonlarca insan, yüz binlerce kilometrekare toprak kaybetmiş, birinci dünya savaşının galipleri olan itilaf devletleri yurdun dört bir yanını işgal etmiş, yurdun başkenti olan İstanbul işgal edilmiş Sultan Vahdettin ve saray İngiliz sömürgesini kabul etmiştir. Padişah Vahdettin ve Damat Ferit İngiliz himayesinde, bazı sözde üst düzey görevde bulunanlar ve sözde aydınlar ise hararetle Amerikan mandasını savunmaktadırlar. Osmanlı Devleti, I. Dünya Savaşı’nı kaybedip 30 Ekim 1918’de Mondros Ateşkes Antlaşmasını imzalayıp I. Dünya Savaşı’ndan çekildikten kısa süre sonra ordular dağıtılmış, silah ve cephaneye el konulmuş, tüneller, tersaneler, demiryolları, limanlar İtilaf devletlerince kontrol edilir hale gelmiştir. Ülke Avrupa’dan çok geri kalmış, rönesans gelişimine ayak uydurmamış adeta kapalı geri kafalı din adamlarının egemenliğine girmiş ilim ve bilimden uzaklaşılmış matbaa ülkeye 270 yıl sonra girebilmiştir. Gerek sosyal ve kültürel gerekse askeri savunma anlamında çok geri kalınmışlık içine düşülmüştür. Halkın yaklaşık yüzde 80’i köylerde yaşayıp tarımla uğraşmakta, yaklaşık yüzde 70’i salgın hastalıklarla pençeleşmekte, yaklaşık yüzde 95’i okuma-yazma bilmemektedir. Halk, tarikat ve cemaat kıskacında cahil bırakılmış vaziyettedir. Kapitülasyonlar nedeniyle yabancı ülkeler bir çok ayrıcalıklı haklara sahip olarak ülkenin her türlü kaynağına tersanelerine ve limanlarına el koymuş durumdaydılar. Ülkenin ticareti ve sanatı gayrimüslimlerin elinde Türk halkı ise çiftçi, asker ve tarlada çalışan işçi konumundaydı.
Yurtta şeriat hukuku başta olmak üzere çok hukuklu adalet sistemi vardı. Kadın hakları yoktu, Kadınların medeni ve siyasi hakları yoktu. Kadınların boşanma hakkı söz hakkı eşit miras hakkı da yoktu. Şeriat hukuku egemendi.
Mustafa Kemal’in Samsun’a çıktığı günlerde İstanbul başta olmak üzere tüm Anadolu büyük yokluk içinde, hükümet memur maaşlarını dahi zorla ödemeye çalışır haldeydi.
Mustafa Kemal Paşa Samsun’a çıktığında İstanbul ve İzmir işgal altındaydı .
Sultan Vahdettin ve Damat Ferit Paşa hükümeti Mustafa Kemal Paşa’yı
Anadolu’da sarayın/ sultanın ağzına bakmadan işgallere karşı silaha sarılan, evini, barkını, köyünü, kasabasını korumaya çalışan insanların yerel direnişini bastırmak amacıyla Samsun’a göndermişti.
Samsun'da gayrimüslim halk İle Türk halkı arasında meydana gelen çatışmaların sonlandırılması için Osmanlı Hükûmeti tarafından Mustafa Kemal görevlendirilmiş ve kendisine 9. Ordu'nun müfettişliği verilmiştir. Bunun üzerine müfettiş görev bölgesine Bandırma Vapuru ile ulaşmış ve bir hafta boyunca Mantıka Palas'ta kalmıştır. Bu süreçte bölgede meydana gelen çatışmaların sebebini araştırmış ve işgalcilere karşı bizzat Türk direniş örgütlerinin kurulmasında etkin rol oynamıştır.Mustafa Kemal, bu bir haftalık süreç sonunda Havza'ya geçmiştir. Havza'da geçirdiği on yedi gün sonunda ise şehirden ayrılarak Amasya’ya hareket etmiştir.
Halkı örgütleyerek halk odaklı milli mücadeleyi başlatmıştır.
Amasya Tamimi (22 Haziran 1919)
Amasya Genelgesi'nde İmzası ve Onayı Olanlar. * Mustafa Kemal Paşa * Rauf Orbay * Ali Fuat Cebesoy * Refet Bele * Kazım Karabekir -> Telgrafla onaylamıştır.
1- Vatanın bütünlüğü, milletin istiklali tehlikededir. 2- İstanbul hükümeti, üzerine aldığı sorumluluğu yerine getirememektedir. Bu durum ise milletimizi yok olmuş gibi göstermektedir. 3- Milletin istiklalini, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.
Erzurum Kongresi
Bilindiği üzere; Erzurum Kongresi, 23 Temmuz-7 Ağustos 1919 tarihleri arasında Erzurum' da toplanmıştır.
- Milli sınırlar içinde vatan bölünmez bir bütündür, parçalanamaz. - Her türlü yabancı işgal ve müdahalesine karşı millet topyekun kendisini savunacak ve direnecektir. - Vatanı korumayı ve istiklali elde etmeyi İstanbul Hükümeti sağlayamadığı takdirde, bu gayeyi gerçekleştirmek için geçici bir hükümet kurulacaktır.
Sivas Kongresi
Tam İstiklal görüşünü savunanlar açısından, Milli Mücadele tarihinin en önemli dönüm noktalarından biri Sivas Kongresi'dir. 4-11 Eylül 1919 tarihleri arasında toplanan bu kongrede alınan kararlar, yeni Türk devletine giden sürecin ve Anadolu Hareketi'nin karakter ve şeklini belirlemiştir.
* Kongreler dönemi kapandı
* Misak-ı Milli esasları belirlendi.
* Heyet-i Temsiliye bütün vatanı temsil eder hale geldi.
* Milli birlik ve beraberlik büyük oranda sağlandı
* Ulusal örgütlenme tüm vatanı kapsadı
* Gücünü halktan alan yeni bir otorite ortaya çıktı
* Mustafa Kemal lider olarak benimsendi.
Mustafa Kemal Atatürk aksine bu yer yer ortaya çıkan direniş hareketlerini birleştirecek tek tek yanan çoban ateşlerini harlayacak bütünleştirecek, halkın önderliğinde Kuvayı Milliye hareketini düzenli orduya evirecekti. Halk ordu bütünleşmesini sağlayarak kurtuluş savaşını başlatacak emperyal devletlerinin hesaplarını boşa çıkartacak, dünyada sömürgeciliğe son verecek Türk halkını ve yurdunu özgür ve bağımsız kılacak, bununla da yetinmeyerek çağdaş devletler seviyesine çıkartacaktır.
Türk kadınına birçok medeni ülke ve demokrasiden çok önce seçme ve seçilme hakkını verecek, ilim ve bilime önem vererek çok kısa zamanda çok büyük başarılar elde edecektir. Tüm gelişmelerin önüne set çeken yobazlığın ve geri kalmışlığın simgesi olan tüm yanlışların simgesi olan yönetim şeklinden uygar dünyanın yönetim şekli olan halka dayalı demokrasiyi ve laiklik sistemini getirerek yurdun hızla sosyo kültürel ve ekonomik anlamda gelişmesinin önünü açmıştır.
Bu yüzden bütün dünya Mustafa Kemal Atatürk’e hayran olup onu unutmamaktadır.