Ulu Önder Atatürk’ü, sonsuzluğa uğurlayışımızın 84. yılında büyük özlem, saygı, sevgi ve minnetle anıyoruz.10 Kasım’lar yas tutma değil, Atamızın gösterdiği aydınlık yolda ne kadar ilerleyebildiğimizin, O’nun fikirlerini, ilke ve devrimlerini ne ölçüde hayata geçirebildiğimizin hesabını gördüğümüz günlerdir.Osmanlı Devleti bağımsız devlet olma niteliğini yitirmiş olmakla birlikte, emperyalist devletlerin paylaşım anlaşmazlıkları nedeniyle iki yüzyıl daha varlığını sürdürebilmişti. Birinci Dünya Savaşında İtilaf devletleri Mondros Ateşkes Antlaşması’na dayanarak yurdumuzu işgal ettiler. Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde halkın topyekûn mücadelesiyle başlayan Kurtuluş Savaşı, 30 Ağustos 1922’de Büyük Zaferle sonuçlandıktan sonra, 1 Kasım 1922’de Saltanatın kaldırılmasıyla Osmanlı Devleti’nin 623 yıllık siyasi ömrü son buldu. Böylece kanla savunulan topraklarımızda yeni bir devlet kurmanın yolu açıldı.Askeri zaferimiz 24 Temmuz 1923’te Lozan Barış Antlaşması ile taçlandırılınca 29 Ekim 1923’te tam bağımsızlık ilkesiyle Türkiye Cumhuriyeti Devleti kuruldu.Tam bağımsızlık; askeri, siyasi, adli, ekonomik alanlarda bağımsız olmamızla mümkündür. Cumhuriyetimizin tam bağımsızlık içinde ebediyen var olabilmesi için her alanda devrimler gerçekleştirilmiştir. Cumhuriyet Devrimleri milletimizi kulluktan yurttaşlığa taşımış, cehaletten aklın ve bilimin yoluna sevk etmiştir. Eğitim yasaları ve medeni kanunla kadını erkeğin yanında, erkekle eşit, özgür fertler haline getirmiştir.Milli ekonomisini yaratamayarak yıkılan Osmanlı Devleti’nin yerine şimdi, üreterek ayağa kalkmayı ve bağımsızlığını sürdürmeyi hedefe koymuş bir Türkiye Cumhuriyet Devleti vardı. Cumhuriyet Devrimleriyle birlikte üretim ekonomisine geçildi. Mustafa Kemal Atatürk, “Köylü milletin efendisidir” diyordu. Köylünün, çiftçinin üretimi arttırabilmesi için olanaklar sağlandı. Cumhuriyetimizin en önemli devrimlerinden biri olan Köy Enstitülerinin öncülü eğitim seferberliğine geçildi. Sanayileşmeye önem verildi. Çok sayıda fabrika açıldı. Kısacası her alanda büyük bir gelişme vardı.Atatürk komşularımız ve dünya ile ilişkilerimize önem veriyordu. Türkiye Cumhuriyeti kısa sürede dünyanın hatırı sayılır, saygın devletleri arasına girdi. 1930’larda bütün Avrupa’yı saran ekonomik kriz daha kısa sürede, daha az etkiyle atlatıldı ve Osmanlı Devleti’nden kalma borçlar da ödenmeye başladı.Atatürk, İkinci Dünya Savaşının çıkacağını önceden görerek ona göre önlem alıyordu. Sınırlarımızı güvenlik altına almak için ittifaklar oluşturmuş, Balkan Antantı ve Sadabat Paktı’nın kurulmasında öncülük etmişti.Sovyet Rusya ile ilişkilerimize çok önem veriyordu. Hasta iken Celal Bayar, Hasan Rıza Soyak ve Kılıç Ali’nin bir arada oldukları bir sırada “Rusya ile dostluğumuza önem verin, aramızı bozmayın, size vasiyetimdir” demiştir. Aynı sözü Ali Fuat Paşa’ya (Cebesoy) da söylemiş ve “Araplar arasındaki anlaşmazlıklara karışmayın” diye uyarmıştır.Ne var ki Mustafa Kemal Atatürk’ten sonra, İkinci Dünya Savaşı sonrasında O’nun sağladığı bu olumlu gidiş ters dönmüştür. Sovyet dostluğu terk edildi ve NATO’ ya girdik. ABD’den verilen yardımların karşılığı olarak, 27 Aralık 1949’da ABD ile kurulan Eğitim Komisyonunda son sözün Amerikalılarda olmasına rıza gösterildi. 1949 Eğitim Sözleşmesi ile eğitimimiz milli olmaktan çıkmıştır. Türkiye’yi ileriye götürecek aydın gençler yetiştiren Köy Enstitüleri kapatıldı. Devrim yasalarından Öğretim Birliği Yasası ile kapatılan yabancı okulların yerini özel okullar, cemaat kursları aldı.Cumhuriyetin ilk döneminde kendi uçağını, kendi gemisini yapma adımları atan Türkiye Cumhuriyeti, kapitalist Batı sistemine bağlandıktan sonra sanayileşme adımlarından geri çevrilmiş, hızla borçlandırılmış ve sanayi ve teknolojiyi dışarıdan ithal eder hale getirilmiştir. Bereketli topraklarımız tarım ve hayvancılıktan uzaklaştırılmış, köylümüz ise “milletin efendisi” olmaktan “devlete yük” olmaya indirilmiştir. Karşı devrim, bağımsızlığımız ve milletimiz aleyhine tüm ağırlığınca üzerimize çökmüştür.Batı emperyalizminin hesap edemediği ise Atatürk ışığının ve Cumhuriyet Devrimlerinin içimizde kök salmış büyük gücüdür. Bugünün 10 Kasım’ında Atamıza hesabımızı verirken içimiz yeniden kıpır kıpır ve umut doludur. Türk milleti, yaşanan sıkıntılara karşı büyük çözümün Atatürk’te, O’nun tam bağımsızlıkçı, devrimci, aydınlanmacı fikirlerinde olduğunu yeniden keşfetmiştir. Bugün gençliğimiz Atatürk yolunda, ayaktadır. Kadınlarımız üretmek istediklerini söylemeye, O’na duydukları minnettarlığı belirttikten sonra başlamaktadır. Sanayicimiz, iş adamlarımız, çiftçimiz, köylümüz O’nun uygulamaya koyduğu ekonomi politikalarının hayata geçmesini bekliyor.Her yerden “Mustafa Kemal Atatürk” sesleri geliyor.
Genel
Yayınlanma: 09 Kasım 2022 - 10:00
Güncelleme: 09 Kasım 2022 - 10:00
Cumhuriyet Kadınları Derneği: Her yerden "Mustafa Kemal Atatürk" sesleri geliyor
Cumhuriyet Kadınları Derneği, 10 kasım vesilesi ile mesaj yayımladı.
Genel
09 Kasım 2022 - 10:00
Güncelleme: 09 Kasım 2022 - 10:00